Girişimci olmak çoğu insan için çekici görünse de hayaller yanlış inanışlar yüzünden gerçek olmayabilir. Kötü tavsiyeler, doğru olmayan varsayımlar ve medyada gerçekliğin farklı yansıtılması olası başarınızı baltalayabilir.

Bu yazıda nelere inanmamanız gerektiğinden bahsedeceğiz. Girişimci kim değildir ve girişimci ne yapmaz?

Girişimci olunmaz, girişimci doğulur.

Girişimcilik dünyasında her ne kadar belirli bir misyonu yerine getirmek için doğmuşçasına çalışan insanlar görsek de bu bir önkoşul değil. Bir işe girişmeniz için çocukluğunuzdan bu yana bu doğrultuda yontulmuş olmanız gerekmez. Elbette hayatınızın erken aşamalarında sizi etkileyen insanlar olmuş (ya da olmamış) olabilir  ancak bu kesinlikle bir önkoşul değildir. Kurumsal hayatı ve sabah 9 akşam 5 temposunu bırakıp hayatına bir girişimci olarak devam eden başarılı girişimcileri düşünün. Bu insanlar “doğuştan girişimci” olsaydı kurumsal işlerde çalışırlar mıydı? Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Bu dünyaya doğru adım atma cesaretini gösterin, gerekli savaşları verin ve amacınızı yerine getirin. Bunu yapabilmeniz için fikirleriniz ve gayretiniz dışında hiçbir şey gerekmiyor. Ve ne var ki bu iki bileşenin de nasıl doğduğunuzla hiçbir ilişkisi yok.

İşe atılmak için çok para lazım.

Dünyanın tüm kaynakları sonuna kadar emrinize amade iken bir iş başlatmanın çok zor olmayacağını düşünebilirsiniz. Bir işe girişmek için bu kadar bolluğa ihtiyacınız yok. Eğer çok çok az da olsa bir sermayeniz varsa yavaş ancak emin adımlarla büyümeyi hedeflemelisiniz. Yatırımcılar elbette girişiminiz için yatırım yapmak isteyecektir ancak gerçek hayata baktığımızda girişimlerin yalnızca yüzde 1’inin risk sermayedarlarından yatırım alabildiğini görüyoruz. Az ama bir işe koyulmak için başlangıçta yeterli olacak bir sermayenizin olması, istediğinizden daha az büyüme sağlamanız anlamına gelebilir. Ancak bunun yararlarına baktığınızda size daha cazip gelebilmesi de olası. Sermayenin tümü sizde kalır. Yönetim kurulunun onayını beklemeden hızlı karar alabilirsiniz (kafanıza göre karar alabilmenizden bahsetmiyoruz, yalnızca sürecin çevikleşmesine vurgu yapıyoruz). Sizin işiniz, gerçekten SİZİN işiniz olur. Ve en önemlisi tüm çabalarınızın karşılığını sonuna kadar alırsınız. Daha küçük başlayın, daha yavaş büyüyün. Ve bunu yapmak için “çok para” gerekmiyor.

Başarılı olmak için fikrinizin tamamen özgün olması gerek.

Bazen en başarılı fikirler, var olan ürün ya da hizmetlerin biraz geliştirilmiş sürümleridir. Tekerleği yeniden icat etmenize gerek yok, yeterki daha hızlı gitmesini sağlayın. Uber’i düşünelim. Kendinizi bildiniz bileli taksiler var, her gün kullanılırlar ve kullanılmaya devam edecekler. Uber taşımayı yeniden keşfetmedi, sadece daha elverişli hale getirdi. Uber olmasaydı insanlar hala taksileri kullanmaya devam edecekti. Uber sayesinde insanlara bir seçim yapma şansı sunuldu: istediğiniz büyüklükte ve rahatlıkta bir araçta normal taksiye oranla daha rahat bir seyahat gerçekleştirmek ya da aracın büyüklüğünü ve rahatlığını şansa bırakmak. Fikrinizin özgün olması gerekmez ancak piyasada mevcut olan fikirlerden daha iyi olması şarttır.

Girişimciler riski çok sever, düşünmeden risk alırlar.

Haberlerde “son parasıyla X işini kurdu” ya da “çocuklarının okul parasını X işine ayırdı, yüz katını kazandı” gibi şeyleri okumak oldukça ilginçtir ve bunlar gibi şeyler girişimcilerin hikayelerine risk faktörünü ve belirsizliği katar. Medya bu gibi haberleri çok sever çünkü bunlar olmadan hikaye o kadar da çekici değildir. Girişimci olmak için kumar oynamanız gerekmiyor. Bir yol planı çizip almak istediğiniz risk seviyesine göre davranırsınız. Bir yandan sabah 9 akşam 5 çalışıp bir yandan kendi işiniz için planlar yapmak ve küçük adımlar atmak, sizi “daha az girişimci” yapmaz.

Girişimcinin çok insan tanıması lazım.

Bağlantılarınızın ve “tanıdıklarınızın” size yardımı olur mu? Elbette olur. Ancak bu sizin elinizdedir. Çok iyi bağlantıları olan ve her yerde “insan tanıyan” bir girişimci eğer tembelse kendisinden çok daha az bağlantıya sahip ancak gece gündüz çalışan bir girişimci tarafından yenilgiye uğratılacaktır. İnsan tanımak tek başına hiçbir işe yaramaz. Önemli olan bağlantılarınızı doğru değerlendirmek ve işinize katkısı olacak kişileri tanımaktır. Tanımadığınız birinin işinize çok büyük katkısı olabilecekse, kapısını çalın. Arayın. E-posta gönderin. Sosyal medyadan onlara ulaşın. Steve Jobs’ın Atari’nin müdürünün odasında yere oturup kalkmayışını hatırlayın.

Ve en önemlisi, her duyduğunuza inanmayın…

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Close