Teknoloji dünyasında yaşanan gelişmelerle hayatımıza giren big data, yapay zekâ, artırılmış gerçeklik kavramları gibi dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 terimleri de sıkça iş dünyasının gündeminde yer buluyor. En basit tabiriyle sanayi devrinden bu yana yaşanan gelişmelerin sonuncusu olarak tanımlayabileceğimiz dijital dönüşüm ya da Endüstri 4.0, yeni dünya ve üretim düzeninde yer almak isteyen tüm kurumlar için zorunlu bir uyum ve dönüşüm süreci olarak yorumlanıyor.

Endüstri 4.0 sürecine vereceğimiz en iyi örnek insansız üretim yapan fabrikalar olacaktır. Bu noktada biraz geriye gidelim; tarihte 1. Dünya Savaşı’nın çıkış nedenlerinden biri olarak kabul edilen Sanayi Devrimi’nin insan yaşamındaki en büyük etkisi makineleşmeyle birlikte artan üretim kapasitesiyle insan gücüne olan ihtiyacın azalmaya başlaması ve kırsal nüfusun fabrikalarda çalışmak üzere şehirlere göç etmeye başlamasıydı. 1. Dünya Savaşı’nın üzerinden yüz yıllık bir süreç geçti ve savaş sırasında 1.5 milyar olduğu tahmin edilen dünya nüfusu, günümüzde 7.5 milyar seviyesinin üzerine çıkarak, yüz yılda yüzde 400 seviyesinde bir artış gerçekleşmiş oldu.

Dijital Dönüşüme Ayak Uydurmak

Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için üretim süreçlerini hızlandırmamız ve makineleşmeyi artırmamız gerekiyordu. Bilgisayar teknolojisinin hızla gelişmesiyle fabrikalarda yer alan üretim bantları ihtiyaç olan üretimi hesaplama noktasına kadar gelişince insan gücüne olan ihtiyaç da gitgide azalmaya başladı. Bu durumun üreticiler nezdinde sağladığı en büyük fayda üretim maliyetlerinin aşağıya çekilmesi olarak görünüyor, zira artık insan faktöründen kaynaklanan gecikmeler yaşanmadığı gibi maaş vermek zorunda olmadığımız robot çalışanlara sahibiz. Yeni dönemin insan hayatında getireceği değişiklik başka bir yazımızın konusu olmak için beklesin, peki üreticiler bu yeni dünyaya hazırlıklı mı?

Dijital Dönüşüm Sürecinden Anladığımız Ne?

Endüstri 4.0 ve dijitalleşmek sadece üretim hatlarıyla sınırlı değil. Markanın tüm süreçlerini verilerden yararlanarak planlayacağınız birbiriyle entegre bir sürece geçilmesi gerekiyor. Planlamadan üretime, üretimden dağıtıma, dağıtımdan fiyatlamaya ve tüm tutundurma faaliyetlerinin birlikte işlediği bir koordinasyona sahip olmaktan bahsediyoruz.

Çağa Ayak Uydurmanın Bedeli

Dünyada adı bilinen en büyük markaların dahi dijital dönüşüme ayak uydurmaları bir gecede olmadı ve olmuyor. Aralarında Microsoft, Hasbro, Best Buy, Honeywell, Nike gibi markaların bulunduğu birçok kurumun dijital dönüşüm sürecini belli bir noktaya ulaştırması yıllarını aldı. Ancak bu süreçlerin sonunda tüm bu markalar piyasa değerleri %50’nin üzerinde değer kazandı ki bu artışın %200’ler seviyesinde olduğu markalar olduğunu söylemekte de fayda var.

Teknoloji girişimlerinin ürünlerini sıkça kullandığı Microsoft’un sürecini ele alalım. Uzun yıllar teknoloji pazarında neredeyse tekel konumda bulunan Microsoft, 2000’li yılların başından itibaren Apple ve Amazon gibi rakiplerle başa çıkmak zorunda kaldı ve bu rekabet kâr marjlarında önemli bir düşüşe sebep oldu. Marka bu durum içerisinde yeni bir stratejiye yönelmesi gerektiğini düşünerek stratejideki ana odağını geleneksel yazılım çözümlerinden bulut bilişim alanına yönlendirmeye karar verdi. Geçmiş alışkanlıklarından vazgeçen marka farklı yazılım ve teknoloji firmalarıyla iş birlikleri yapma yolunda da yenilikçi adımlar attı. Microsoft 2014 yılında başladığı bu değişimin sonucunda yıllık cirosunu 93,5 milyar $ seviyesinden 122 milyar $ seviyesine kadar çıkarmayı başarırken, 2019 yılı itibariyle dünyada şirket değeri 1 trilyon $ seviyesine ulaşan 3. marka olmayı başardı.

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Paylaşım
Close