Yeni girişimciler ve serbest çalışan bireyler kişisel finans ile işletme finansını birbirine karıştırmaya meyillidirler. Tabii bu sıkça yapılan finans hatalarından yalnızca biri. Bu yazıda yeni bir girişimci olarak kişisel finansınızı nasıl yönetmeniz gerektiğine dair ipuçları göreceksiniz.

Türkiye’de girişimci olmak gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarına göre çok daha zor çünkü maalesef bireyler ABD, Norveç ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerdeki kadar finansal özgürlüğe sahip değil. Türkiye’de kurulan girişimler genellikle bahsi geçen ülkelerdeki girişimlerden çok daha dar bir finansal tabloda seyrediyor. Sadece bu gerçeği bile göz önüne aldığımızda kişisel hesapları şirket hesaplarıyla birleştirmemek çok zor bir ihtimal gibi görünüyor, değil mi? Umuyoruz ki birazdan okuyacağınız tavsiyeler finansal açıdan hem kendinizi hem de girişiminizi olumlu etkileyecektir.

  1. Kendinizi zorlu günlere hazırlayın

Girişim yönetmek bir yana, finansal açıdan bağımsız her birey, sorumlu davranıp kendisini kötü günlere hazırlamalıdır. Bu hazırlığın ilk aşaması ise bir acil durum fonu yaratmaktan geçer. Aylık ortalama giderinizi tespit etmelisiniz. Bir ay içinde minimum ne kadar gelirle yaşayabileceğinizi belirledikten sonra kendinizi koruma altına almak istediğiniz süreyi belirlemek size kalmış. Bu süre için ideal olan altı ay ile bir yıl arasıdır. Diyelim aylık minimum 2 bin lira ile geçinebiliyorsunuz, bu durumda minimum altı ay için toplamda 12 bin liralık bir acil durum fonu yaratmalısınız. Elbette kısıtlı gelire sahip çalışan/girişimcinin böyle bir fonu bir anda yaratması mümkün değil. Düzenli bir şekilde böyle bir fon yaratmayı planlayıp yarattığınız plana sadık kaldığınız takdirde kötü günleri kolayca atlatabilirsiniz.

  1. İki defteri birbirinden ayırın

Her ne kadar kısıtlı bütçeyle çalışınca kişisel hesaplarla şirket hesaplarını (iki ya da üç kişiden oluşan bir şirketse hemen herkesin hesapları genelde işin içine dahil olur ve köylerdeki imeceye benzer bir sistem ortaya çıkar) birbirine karıştırmak içgüdüsel olarak gerçekleştirilen bir şeyse de bu durum sıkıntıya yol açabilir. Günümüzün rekabet ortamında, iyi bile olsa, bir girişimin batma ihtimali yükselme ihtimalinden maalesef daha yüksek. Eğer ilk maddeyi uygulamamışsanız ve tüm hesaplar birbirine karışmışsa şirket battığında sizin başınız olması gerekenden çok daha fazla ağrıyacaktır. Bu durumu önlemek için kişisel hesaplarınızı her zaman şirket hesaplarından ayırmalısınız.

  1. Basit ama etkili: Geliriniz giderinizden fazla olsun

“Demesi kolay ama yapması o kadar kolay değil” dediğinizi duyar gibiyiz. Ancak yeni kurulan şirketlerin temel hedefi büyümektir. Sürdürülebilir büyüme sağlanamadığında ise büyüme ile bağlantılı olan giderler, şirket gelirinin üstüne çıkabilir. Bu durum fazladan fonlama (yatırım gibi) ile karşılanabilir gibi gözükse de oldukça risklidir. Her koşulda hem şirket geliri hem de bireysel gelir için sürdürülebilir büyüme sağlamanın temel koşulu toplam geliri her zaman toplam giderin üstünde tutmaktır. Eğer yapacağınız yeni bir hamle gelirden fazla gider yaratacaksa mutlaka tekrar gözden geçirmeli ve yatırımcılarınızla görüşmelisiniz.

  1. Otomatik ödeme talimatları

Birçok durumda yoğun iş temposu sebebiyle rutin fatura ödeme işlemleri unutulabilir ya da kötü bir planlamanın sonucu olarak faturaları ödeyemeyecek halde olabilirsiniz. Bunu engellemenin her ne kadar primitif olsa da en etkili yolu (kişisel hesaplar açısından konuşacak olursak) gelir elde eder etmez ilk önce faturaları ödemenizdir. Gelirinizin kalan kısmını diğer yaşamsal ve kişisel ihtiyaçlara ayırmanız sizi daha iyi bir planlama yapmaya teşvik eder. Böylece doğabilecek maddi sıkıntıları önceden engellemiş olursunuz. Aynı şey şirketiniz için de geçerlidir. Elektrik faturasını ödemek yerine bir büyüme hamlesine atılan bir şirket, imkansızlıktan dolayı bir anda kendini iş yapamaz halde bulabilir. Fatura deyip geçmeyin!

  1. Pazarlık yapmayı unutmayın

Bankalar, tedarikçiler ve aklınıza kim gelirse hem şirketinizin hem de sizin kişisel olarak harcama yaptığınız ne kadar kurum/kuruluş varsa hepsiyle sözleşmeleri tekrar gözden geçirin. Birlikte çalıştığınız banka sözleşmeyi tekrar gözden geçirip faizi düşürebilir. Tedarikçileriniz büyüme potansiyeli sezmeniz durumunda parça başı maliyeti düşürülebilir ve buna benzer birçok örnek, işin birçok alanında uygulanabilir. Bu yüzden birlikte çalıştığınız herkesle devamlı iletişim halinde olun ve şartları sıkça yeniden gözden geçirin.

Tavsiyeler bunlarla kısıtlı olmasa da bir başlama noktası olarak kabul edebilirsiniz. Ne de olsa herhangi bir şey yapmak, hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyidir.

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Paylaşım
Close