Uçan otomobiller 60’lardan bu yana insanlığın hayallerini süslüyor fakat onları gerçek kılacak teknoloji hep ulaşılmaz görünüyordu. Uçakların çok büyük, pahalı, tehlikeli ve karmaşık araçlar olması ise kişisel havacılığın bir zengin hobisinden öteye geçememesine sebep oldu.

Şimdi tüm bunlar değişmek üzere olabilir. Daha uygun fiyatlı ve pratik insanlı hava araçlarını mümkün kılacak teknolojiler olgunlaşıyor ve birbirlerine yakınsanıyor.

Günümüzdekilerden daha hafif ve daha güçlü elektrik motorları, bataryalar daha fazla enerji depolayarak ve daha sofistike uçuş yazılımları kişisel havacılığı karmaşadan uzaklaştırarak, uçan otomobiller olarak bildiğimiz fakat aslında uçakların teknik evrimler geçirerek daha küçük ve pratik formlara dönüştüğü yepyeni bir pazar yaratacak.

Basının ilgisinden uzak kalmayı başaran birçok firma, otomobil boyutundaki uçaklarını uygun fiyatlı, güvenli ve sıradan insanlar tarafından düzenli şekilde kullanılabilecek kadar çok yönlü hale getirmek için çalışıyor. Bu firmalardan bir tanesi de Google’ın eş kurucusu Larry Page’in 2010 yılında gizlice kurduğu Zee Aero. Page ayrıca 2015 yılında Google’ın eski sürücüsüz otomobil gurusu Sebastian Thrun tarafından kurulan uçan otomobil girişimi Kitty Hawk’a da yatırım yaptı.

Geleceğin uçan otomobilleri tam olarak Jetgiller’de gördüklerimize benzemeyecekler. Ayrıca bir uçan otomobile sahip olmaktan ziyade, ihtiyaç duyduğunuzda akıllı telefonunuzu kullanarak bir tanesini çağırarak sizi istediğiniz yere bırakması için onları kısa süreliğine kiraladığınız bir gelecekten söz etmek de mümkün. En azından, geçtiğimiz günlerde uçan otomobiller ile ilgili bir araştırma yayınlanan Uber böyle düşünüyor.

Değindiğimiz ve değineceğimiz tüm bilinmezlikleri bir kenara bırakırsak, sanıyoruz ki tarihte ilk kez şu cümle doğruluk payına sahip: İnsanların düzenli olarak uçan otomobiller ile seyahat ettiği gelecek sandığınızdan daha yakın olabilir.

Havacılık nihayet girişimcilik ile tanıştı

Geleneksel uçaklar yatay biçimde havalanırlar; kanatlarının aracı havalandırması için önce yeterli hıza ulaşması gerekir. Bu da uçakların havalanmak ve inmek için uzun pistlere ihtiyaç duymasına sebep olur. Uçan otomobil geliştiren girişimler ise dikey kalkış-iniş ve yatay uçuş tekniğinin üzerinde duruyor. Uçan araçların geleneksel uçakların inip kalkamadığı yerlerde kullanılmasını mümkün kılan VTOL* isimli bu tekniğe, olduğu yerden dikey havalanan ve havalandıktan sonra yatay uçan helikopterlerden aşinayız.

VTOL (Dikey Kalkış ve İniş)
‘Vertical Take-Off and Landing’ sözcüklerinin kısaltmasıdır. Bu sınıflandırma az sayıda hava aracını kapsar; helikopterler, cayrokopterler, balonlar ve zeplinler genellikle VTOL olarak sınıflandırılmazlar. Bazı hava araçları VTOL moduna ek olarak CTOL (Konvansiyonel Kalkış ve İniş/Conventional Take-off and Landing) ve/veya STOVL (Kısa İniş ve Kalkış/Short Take-Off and Landing) de yapabilirler. Bazı araçlar ise iniş takımları yatay hareketi desteklemediği için sadece dikey iniş-kalkış yapabilirler (Wikipedia).

VTOL hava araçları yeni bir teknoloji değil. Harrier ve V-22 Osprey gibi araçlar 60’lardan bu yana tekniği pratik olarak uygulayabiliyordu. Fakat bu uçaklar asla pratik değillerdi. Pahalı ve karmaşık olmalarının yanı sıra, onları uçuracak pilotların özel bir eğitim almaları gerekiyordu.

Teknolojinin kısıtları nedeniyle ortaya çıkan darboğazı rahatı erdirecek şey ise içten yanmalı motorlardan elektrik motorlarına geçiş olacak. Elektrik motorları, fosil yakıtlar ile çalışan geleneksel uçak motorlarına kıyasla çok daha hafif, basit ve uygun fiyatlı olma potansiyeline sahip. Her yıl daha hafif ve güçlü örnekleri geliştirilen elektrik motorları, uçan araçların tasarımında yeni fırsatları da beraberinde getiriyor.

Elektrik motoruyla çalışan, küçük ve pratik ilk uçan otomobillerin nasıl görüneceğini merak ediyorsanız, Larry Page tarafından kurulan Zee Aero’nun patent başvurusuna göz atabilirsiniz. Girişimin geliştirdiği kişisel uçak, bir otomobilden daha büyük değil. Ebatlarını kavramak için ise yanında bir adamın poz verdiği şu fotoğraf birebir.

Zee Aero
Zee Aero

Bir aracı dikey olarak havalandırmak için için gereken güç, bir kez havalandıktan sonra aracın uçmaya devam etmesini sağlamak için gerekenden bir hayli fazla. Zee Aero mühendisleri bu nedenle tasarımlarında kalkış için kullanılacak sekiz yatay pervaneye yer verirken, yatay uçuş gücünü sağlamak için ise aracın arka tarafına yalnızca iki pervane koymayı yeterli bulmuşlar. Uçan otomobil bir kez havalandıktan sonra, sekiz adet yatay pervaneler kapatılarak enerji tasarrufu yapılabiliyor.

Otomobilleri elektrik motorları uçuracak

Zee Aero’nun tasarımı geleneksel uçak motorları kullanılarak hayata geçirilemezdi çünkü 10 uçak motoru müthiş bir ağırlık anlamına geliyor. Elektrik motorlarının çok küçük ve hafif formlarda üretilebilmeleri ise otomobil boyutundaki bir aracın bile onlardan 10 tanesi ile donatılabilmesini mümkün kılıyor.

Elektrik motorları yeni bir icat değil fakat ağırlıkları ve ürettikleri güçler zamanla sürekli bir artış gösteriyor. Fakat henüz hâlâ az miktarda uçak yakıtı ile kat edilebilecek mesafeyi sağlayacak gelişmişlik seviyesinde değiller.

Otomobilleri uçuracak olan batarya teknolojilerindeki gelişim ise başka teknoloji sektörlerindeki inovasyonların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Dizüstü, akıllı telefon, tablet ve elektrikli otomobil gibi son kullanıcı ürünlerinden talep edilen daha uzun ömürlü pil ömürleri, firmaların batarya teknolojilerine milyarlarca dolar yatırım yapmasını sağladı. Bunun sonucu olarak bataryaların enerji yoğunluğu sürekli bir artış ivmesi yakaladı. Halihazırdaki gelişim ivmesi sürdükçe, elektrikli uçaklar da daha hafifleşecek ve tek bir şarj ile daha uzun mesafeleri kat edebilecek.

Batarya teknolojileri henüz yeterli seviyede değiller ve uzmanlara göre küçük bir elektrikli uçağı havalandırmak için enerji yoğunluklarının bugünkünün iki katına çıkması gerekiyor. Bataryalar bilgisayar işlemcileri kadar hızlı gelişmiyorlar; bu nedenle ne zaman yeterli seviyeye geleceklerini nokta atışı öngörmek zor.

Bugünlerde dev bir batarya fabrikası kurmakla meşgul olan SolarCity ve Tesla CEO’su Elon Musk, bataryaların enerji yoğunluğunun yılda yüzde 5 ile yüzde 8 arasında tipik bir büyüme kaydettiğini söylüyor. Musk’ın söylediklerinden yola çıkacak olunursa, günümüz batarya kimyasına sadık kalındığı takdirde gerekli enerji yoğunluğunun on yıllar sonra elde edileceği söylenebilir. Bu kadar beklenmeyeceğini tahmin etmek zor değil. İTÜ Çekirdek girişimlerinden Enwair’in de üzerinde çalıştığı gibi yeni batarya teknolojileri ve kimyalarına başvurulacaktır.

Kullanıcı dostu yazılımlar

Uçan otomobillere giden yolda bir diğer önemli dönüm noktası ise daha iyi yazılımlar ile gerçekleşecek. Birbirinden bağımsız çalışabilen 10 pervane, bir insanın verimli şekilde yönetmesi için çok karmaşık bir tasarım. Fakat bir bilgisayar, tüm pervaneleri güç ihtiyaçları doğrultusunda kolaylıkla yönetebilir.

Çoklu pervaneli tasarımlar güvenlik avantajlarına da sahip. Örneğin bir pervane beklenmedik bir arıza ile karşı karşıya kalırsa, diğer pervaneler güvenli bir iniş yapılabilmesini mümkün kılacaktır.

Daha küçük ve daha güçlü elektrik motorları, daha iyi bataryalar ve sofistike yazılımlar, uçan araç tasarımlarında yepyeni imkanları uygulanabilir kılacak. Yukarıda Zee Aero’nun 10 pervaneli tasarımına odaklanmış olsak da, Volocopter gibi 18 pervaneli ve Joby Aviation imzalı 12 pervaneli tasarımlar da prototip sürecindeler.

Uçan otomobiller hâlâ genç bir alan. Bu nedenle gelecekte göreceğimiz ilk ticari örnekleri, bugün baktığımız erken prototiplerden bir hayli farklı görünebilirler.

Joby Aviation
Joby Aviation

Elektrikli uçaklar insanlığa çağ atlatabilir

Geleneksel uçak motorları yerine elektrik motorlarını kullanmak hava seyahatinin maliyetini ve uçuş başına emisyonu düşürecek fakat asıl büyük avantajı uçmayı bugünkü hiçbir uçağın yapamayacağı kadar basit ve pratik hale getirmesi olacak.

Geçtiğimiz ekim ayında bir araştırma yazısı yayımlayan Uber, küçük uçan araçların yaşamlarımızı nasıl değiştirebileceğine dair vizyonunu ortaya koydu. Firma uçan otomobillerden kurulu filoların, şehirlerin dört bir yanına yayılmış iniş kalkış pistlerini kullanarak talepleri üzerine insanları taşıdığı bir gelecek hayal ediyor. Şu an otomobil ile trafiksiz bir yolda 1 saat, trafik olduğunda ise 2 saatte tamamlanan San Jose – San Francisco seyahati, Uber’e göre VTOL uçan otomobiller ile yalnızca 15 dakika sürecek.

Uber, bu yolcuğun 129 dolar tutacağını, sonraki yıllarda önce 43 dolar seviyesine ve sonunda da 20 dolar gibi bir maliyete ulaşacağını öngörüyor. Aynı rotayı şu an ticari bir taksi ile gitmek ise 100 doların üstünde bir ücrete mal oluyor.

Söz konusu araçlar dikey olarak inip-kalkabildikleri için, rotalarının başlangıç ve bitiş noktalarında teferruatlı hava alanlarına da ihtiyaç duymayacak. Alelade bir park alanında veya otoparkın tepesinde belirlenecek noktalar yeterli olacaktır.

Uber doğal olarak günümüzde uyguladığı talep üzerine hizmet iş modelini geleceğe taşıyan bir öngörüye sahip ve yolcuların belirlenen ‘vertiport’ kalkış alanlarına gelmeden birkaç dakika önceden akıllı telefonları ile seyahatlerini rezerve edecekleri bir pratik düzen hayal ediyor.

Uçan otomobiller ilk etapta onları idare edecek insan pilotlara sahip olacakken, akıllı yazılımlar ise uçuşun birçok rutin kontrolünü sağlayarak bir VTOL hava aracını uçurmak için gereken eğitimin bugünkünden çok daha basit olmasını sağlayacak.

Uzun soluklu öngörüler ise uçan otomobillerin bir gün pilotlara ihtiyaç duymayıp, otonom uçuş teknolojileri tarafından idare edileceğine işaret ediyor. Bu yalnızca pilot masrafının ortadan kalkmasını değil, aynı zamanda hava araçlarının ağırlıklarının azalmasını da sağlayacak.

Büyük resme bakacak olursak, uçan otomobillerin trafik ve yaşam şartlarını da değiştireceğini öngörebiliriz. Kısa mesafeli hava seyahati maliyetlerinin Uber’in öngördüğü 20 dolar seviyesine gelmesi, işe uçarak gitmeyi bir seçeneğe dönüştürecek. Bu da insanların trafiğin, gürültünün ve kalabalığın yoğun olduğu merkezler yerine şehre komşu ilçelere yerleşmesi ile sonuçlanabilir.

Gürültü ve hava trafiği

Uzun vadede VTOL uçan otomobillerin hava trafiği ve gürültü gibi sorunlar ile karşı karşıya kalabileceği düşünülüyor. Araçlar her ne kadar bir helikopter kadar gürültü çıkarmasa da, kimse her gün onlarca iniş-kalkış yapılan bir vertiport’un yanında yaşamak istemeyecektir. Öte yandan, uçan otomobiller orta sınıfın karşılayabileceği fiyatlar ile satılmaya başlandığında, oluşacak hava trafiği şehir merkezlerine direkt uçuşların gerçekleştirilmesine engel olabilir.

Uçan otomobiller ile seyahat edeceğimiz zamanlardan hâlâ birkaç yıl uzaktayız fakat artık tutarsız spekülasyonlar dönemini geçtiğimiz bir gerçek. Birçok girişim çalışan prototipler geliştirmiş durumda ve Uber gibi devler uçan otomobil pazarına nasıl gireceklerinin yollarına bakmakta. Bundan 10 veya 20 yıl sonra kafanızı kaldırdığınızda, gökyüzünde komik görünüşlü küçük uçaklar görecek olmanız kuvvetle muhtemel.


Fotoğraf: Renaud Marion / Air Drive

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Paylaşım
Close