3B yazıcılar yokken, hatta onlardan bir hayli zaman önce, dümdüz bir materyalden üç boyutlu bir form yaratmanın orijinal yolu kağıt katlama sanatı origamiydi. Katlamak yapılara çökme, esneme ve açılma gibi yeni kabiliyetler kazandırırken, bunların mühendislik uygulamalarında da kullanılabileceğinin anlaşılması için yüzyıllar geçmesi gerekti.

Bugün origaminin dönüştürme kabiliyetinden birçok farklı mühendislik alanında faydalanılıyor. Sindirilebilir origami haplar kimi vakalarda ameliyatlara alternatif olabiliyorken, katlanabilir güneş panelleri uçaklarda çok az yer kaplıyor ve uçuş esnasında faaliyete geçirilebiliyor.

Origami 6. yüzyıldan, Budist rahipler kağıdı Çin’den Japonya’ya getirdiğinden beri iki boyutlu nesneleri üçüncü boyutla tanıştırıyor. Tabii o dönem kağıt son derece pahalı bir materyal olduğundan, origami sanatının ilk örneklerinin dini seremoniler için hazırlandığı görülüyor.

Shide
Shide

İlk yaygın origami şekillerinin başında ‘Shide’ geliyor; zikzak şeklinde katlanmış ve kesilmiş bu kağıtlar, bir ipe veya tahtaya bağlanarak arınma ritüelleri için kullanılıyordu. Sonra, geleneksel Şinto düğünlerinde sake şişelerine takılan erkek ve kadın kelebekler ‘Mecho’ ve ‘Ocho’ ortaya çıktı. 17. yüzyıla gelindiğinde, seri kağıt üretimi sayesinde origami seremonilere uzanan köklerini aştı ve popüler bir sanata dönüştü.

1950’lere kadar origami şekillerinde çeşitlenme bir durgunluk dönemi yaşadı; ta ki Japon sanatçı Akira Yoshizawa yeni kağıt katlama anlayışıyla can verdiği karmaşık hayvan şekilleriyle yeni nesil sanatçılara, mühendislere ve bilim insanlarına ilham verene kadar.

Yoshizawa’nın öncülüğü origami’ye yeni bir soluk getirdikten sonra, fizik profesörü Robert Lang sanatı bugünkü potansiyeline taşıyan isim oldu. Hesaba dayalı origami tekniğini geliştiren Lang’ın matematik formülleriyle kağıt katlama sanatını bir araya getirdiği yeni yaklaşımı, günümüz otomobillerinde kullanılan hava yastıklarının geliştirilmesinde kritik rol oynadı.

Origaminin uyumlu mekanik yapısı ve Lang’ın yaptığı gibi başka disiplinler ile bir araya getirilebilmesi, bir sanatın günümüzün gerçek dünya problemlerinin çözülmesini sağlayacak potansiyele ulaşmasını mümkün kıldı.

Origaminin günümüz teknoloji ve bilim çalışmalarına yaptığı katkılardan birkaç tanesine değinmekte fayda var. İsveç’ten Karolinska Institute, DNA zincirlerinde gerçekleştirilecek birkaç katlamanın ilaçların verimliliğinde dramatik artışlar ortaya koyabileceğini kanıtladı.

Enstitünün çalışmasında, laboratuvar ortamında üretilen DNA zincirleri, birkaç katlama serisi ile bilgisayar tarafından şekil verilen karmaşık bir tavşan şeklini alabiliyor. Şekil çok boyutlu olduğundan, DNA zinciri origami yapısının her bir köşesine dağılıyor. Bu teknik ‘Eulerian çevrimi’ olarak bilinen bir matematiksel denkleme dayanırken, DNA moleküllerinin kolaylıkla katlanabilir olmasını ve esnek kalmasını sağlıyor. Bu çığır açan metot halihazırda kanser tümörlerinin tedavisinde kullanılan bazı ilaçların verimliliğini artırmak için kullanılıyor.

origami dna

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ise dünyanın en küçük kendi kendini inşa eden, yürüyen, kazı yapan, yüzen ve kendini yok eden robotunu geliştirdi. Yalnızca 1,7 cm olan bu robotlar, kağıt veya strafor katmanlar arasına yerleştirilmiş mıktanıs ve PVC’den malzemeden meydana geliyor.

AR-GE çalışmaları daha küçük ve daha fazla sensöre sahip otonom robotlar geliştirmeye odaklanıyor. Bu robotlar dağılarak kendilerini yok edebildikleri için, herhangi bir ameliyata ihtiyaç bırakmadan kanser hücrelerini yok etmek veya tıkalı damarları açmak için kullanılabilirler.

Origami uzay araştırmalarında da kritik rol oynuyor. NASA güneş panellerini yalnızca 2,7 metre inceliğe getirerek uzay araçlarına yüklemek ve ihtiyaç duyulduğunda açıldığında 25 metre ebatlara ulaşacak bir hale getirmek için prototipler geliştiriyor.

Uzay ajansı ayrıca BEAM isimli bir prototip üzerinde daha çalışıyor. Bu katlanmış yapı, uzay istasyonunda daha fazla astronotun ağırlanmasını sağlayacak yeni yaşam alanlarına dönüşebiliyor. BEAM halihazırda Uluslararası Uzay İstasyonu’nda test ediliyor ve testlerin iki yıl içerisinde tamamlanması planlanıyor.

NASA başlattığı origaBEAMi projesiyle ise herkesi kendi origami BEAM modelini geliştirmeye ve kendisine sunmaya devet ediyor. Bu tasarımlardan seçilenlerin Mars görevlerinde kullanılmak üzere geliştirileceği konuşuluyor.

Origami yüzyıllardır yaşayan bir sanat ve daha ancak şimdilerde dünyayı değiştirme potansiyelini keşfetmeye başlıyoruz. Katlamanın mühendislikte bunca yeni ufuk açacağı kimin aklına gelirdi?

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Close