Arz ve talep serbest piyasanın temel ilkesi ve ekonomik refahın bel kemiği. Bugün konfor ve güven ortamında bu yazıya erişmenizde onun rolü var.

Peki ya arz ve talep olmasaydı? O zaman girişimciler ve küçük işletmeler de olmazdı. Dev şirketler ve istihdam olmazdı. İşte o zaman hepimiz zor şartlarda, açlık ve hastalık gibi hayati kavgalar vermek durumunda kalabilirdik. Kısacası, hayat pek de keyifli olmazdı.

İşler tam olarak bu noktada ilginç bir hal almaya başlıyor. Arz ve talep ayrıca küçük işletmeler ile dev holdingler arasındaki ekonomik dengeyi de sağlıyor. Bu da ekonominin sağlıklı kalmasının önünü açıyor. Çoğumuz kendi girişimlerimiz için değil, başkalarının kurduğu şirketlerde çalışmak zorundayız. Sindirmesi zor olabilir fakat hem gerçek hem de yaşanan bundan farklı değil.

Herkes girişimci olmak isteyebilir fakat bu dengenin arz tarafı. Eğer talep tarafı karşılık vermezse, bunun gerçekleşmesi mümkün değil. Tabii ki pazarın talepleri esnek olabilir fakat bugün kimsenin para ödemeye yanaşmadığı bir ürün veya servis yapıp, yarın buna talep oluşacağını beklemek saçma olur. O kadar da esnek bir yapıdan bahsetmiyoruz.

İş dünyasında ölçek önemlidir çünkü müşteriler ve firmalar istedikleri kaliteli ürünleri makul fiyatlardan almak isterler ve böyle de yapıyorlar. Tıpkı sizin gibi. Siz de büyük bir ihtimalle Turkcell, Vodafone veya Avea’dan aldığınız bir Samsung ya da Apple akıllı telefon kullanıyorsunuz ve büyük bir ihtimalle bugün Starbucks’tan kahve içeceksiniz.

Günümüz dünyasında alışveriş markalardan ibaret. Migros, Carrefour ve Mopaş gibi marketlerden alışveriş yapıyor; McDonald’s, Domino’s Pizza ve Subway’den yemek yiyoruz. Paramızı güvendiğimiz bir bankaya yatırıyoruz. Nike, Adidas, Facebook gibi markalara değinmiyoruz bile.

Çevremizde bir sürü küçük kahveci, restoran ve market var. İşte bunlar girişimciler için franchise fırsatları. Devlerin ulaşamadığı bir yerde kuracağınız iş, hemen karşısında kuracağınızdan çok daha iyi performans gösterecektir değil mi? İşte yazının başında bahsettiğimiz ekonomik denge burada kendini gösteriyor.

İnsanların satın alma alışkanlıklarını ve pazar dinamiklerini değiştirmek mümkün değil. Bu noktada girişimciliğe soyunanların yenilikçi fikirlerle bu yola çıkmaları hayati önem taşıyor. Öteki türlü kendilerini artan rekabetin altında ezilirken bulabilirler ve buna bağlı olarak yaşam standartlarında düşüş yaşayabilirler. Bu öngörü kesinlikle sektör bağımsızdır. İster kahve satın, ister dijital bir servis durum değişmez.

Dev şirketlerin hükmünü kınayıp, girişimci olarak kendi kaderinizi yazmak isteyebilirsiniz. Fakat bunu yaparken, sizin yalnızca arz tarafı olduğunuzu bilmenizde ve pazar araştırmasının önemine dair yapılan konuşmalara kulak kabartmanızda fayda var.

Yeni bir Starbucks veya Google yaratmak mümkün mü? Sonuçta her dev, başlangıçta küçük bir girişim, ondan da önce yalnızca bir hayaldi. Mümkün fakat bu uzun ve zorlu bir yol. Başarılı olmak için, insanların taleplerini rakiplerinizden daha iyi bir şekilde karşılamak zorundasınız. Kısacası, müşterilerin istediği bir şeyde en iyisi olmalısınız.

Bugünkü yazımızı biraz ürpertici ve hatta heves kırıcı görebilirsiniz. Fakat gerçek bu. Daha önce onlarca kez duyduğunuza eminiz; başarılı olmak isteyen girişimciler irili ufaklı tüm zorlukları aşmaya hazır olmalıdır.

Talebin ölçülebilir bir değer olduğunu unutmayın. Bu öylesine söylenen bir şeyden ziyade, bizzat iş dünyasının bir ilkesi. Ve eğer bu durum sizi daha fazla çalışmaya ve yaptığınız şeyde en iyi olmaya motive ediyorsa, başarılı bir girişimci olma şansınızın arttığını bilmelisiniz.

Son olarak, İTÜ Çekirdek‘in zorlu girişimcilik yolunu yalnız yürümemeniz için kurulduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Paylaşım
Close