GELECEĞİN MESLEKLERİ Mİ, YOKSA SEVDİĞİN MESLEK Mİ?

Haziran ayında yapılan ve 2 milyon 390 binin üzerinde adayın katıldığı üniversite sınavlarının yerleştirme sonuçları geçtiğimiz haftalarda açıklandı. Yüz binlerce öğrenci gelecekte yapmayı umduğu meslekler doğrultusunda okullara yerleştirildi. Bir o kadar öğrenci ise sınav sonucunda elde ettiği puan ile üniversiteye yerleşmeyi başaramadı. Sınavda başarılı olamayan öğrenciler hakkında yapılacak değerlendirmeyi bir başka blog yazımıza bırakalım.
Peki bölümlerine yerleşen adaylar seçimlerini neye göre yaptı? Doğru bir yönlendirmeyle yetenekleri doğrultusunda gerçekten sevecekleri işlerle ulaşacakları bölümleri mi tercih ettiler, gelecekte ihtiyaç olduğu düşünülen mesleklere yönelebilecekleri bölümleri mi tercih ettiler, yoksa toplum nezdinde belli bir statüye sahip alanlara mı yöneldiler?
Meslek Seçiminde Kriterlerin Belirlenmesi
Öğretim hayatımız boyunca yürüdüğümüz yol, hayatımızın geri kalanında meşgul olacağımız mesleklere ulaşmak için attığımız bir adım, dolayısıyla bu yolda atacağımız adımlarda doğru yönlendirmeler de büyük önem taşıyor.
Eğitim bilimci Özgür Bolat da eğitim sistemine yönelik eleştirisini “kendi kendimize kaldığımızda iç huzurumuzun olması gerek” temelinde şekillendiriyor.
Öğretim hayatı boyunca hep başarılı bir öğrenci olan Özgür Bolat, Boğaziçi Üniversitesi’ni birincilikle, Harvard Üniversitesi’ndeki yüksek lisansını ise 4.00 ortalamayla bitiriyor ve Cambridge Üniversitesi’nde doktora yapıyor. Bu kadar başarılı bir insan olmasını çok planlı bir şekilde çalışmasına bağlayan Bolat, bu şekilde çalışan herkesin başarılı olacağını söylüyor. Eğitim Bilimci Özgür Bolat, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sürekli başarılarımla övünen ailem, istemeden de olsa hayatta sadece başarılı olarak değerli olabileceğimi hissetmeme neden oldu. İnsanları başarı, para veya mevkileriyle değil; değerleri, prensipleri ve ilişkileriyle kabul etmemiz gerekir. Çocuğunuz, ‘ben, ben olduğum için değerliyim. İyi bir insanım, dürüstüm. İnsanlar beni bunun için sevsin, Harvardlı olduğum için değil.’ kanaatine varsın.” diyor.
2016 yılında Boğaziçi Üniversite’sini ziyaret eden bir başka eğitim bilimci Michael Apple ise, çocukların meta olarak görülmemesi gerektiğini söylüyor ve şöyle ekliyor: “Çocuklar meta değil, onlar toplumun geleceği. Okullar öncelikle demokratik bir ortam sağlamalı. Tüm kesimlerin katılım sağlayabileceği bir ortam yaratmak için bu çok önemli bir nokta. Eğitimde fırsat eşitliği yaratmak konusunda devletlerin yapabileceği birçok şey var.”
Özgür Düşünme Yetisi Geleceğinizi Belirleyebilir
Meslek seçimine giden yolda, eğitimcilerin öğrencileri öncelikle özgür düşünmeye teşvik etmesi gerektiğini söylersek yanlış olmaz.
Bundan on yıl öncesine gittiğimizde, günümüzde var olan birçok mesleğin henüz hiç ortaya çıkmamış olduğunu görüyoruz. İnsanoğlunun hiçbir zaman bitmeyen arayışları neticesinde ortaya çıkan yeni buluşlar ve bu buluşlar neticesinde oluşan ihtiyaçlar sürekli olarak yeni iş alanları yaratıyor. Kendi değerlerimize sahip olduğumuz ve bu değerlere uygun bir yaşam sürme iradesini ayakta tutabildiğimiz sürece hayatta kalmamıza yardımcı olacak uğraşlarımız ve mesleklerimiz var olacaktır. Belki de en önemli nokta bu yolculuk süresince ne kadar huzurlu olduğumuzdur.