1989 yılını hatırlıyor musunuz? Berlin Duvarı yıkılmaya başlamış, World Wide Web ortaya çıkmış, Madonna’nın Like a Prayer’ı dillere pelesenk olmuş, ünlü romancımız Yusuf Atılgan hayata gözlerini yeni yummuşken; Pittsburgh, Pennsylvania’da bulunan Carnegie Mellon Üniversitesi’nin içerisinde ALVINN adı verilen, askeri ambulanstan bozma sürücüsüz bir otomobil hiçbir insan yardımı olmadan yollar arşınlıyordu.

Sürücüsüz otomobiller yeni bir teknolojik fenomen gibi görünebilir fakat bu alandaki araştırmaların tarihi bir hayli geri gidiyor. Mühendisler onlarca yıldır kendi kendine gidebilen ve kararlar verebilen araçlar geliştirmek için çalışıyorlar.

Özel bir araştırma üniversitesi olan Carnegie Mellon’da bilgisayar kontrollü araç çalışmaları NAVLAB projesi adıyla 1984 yılında başladı ve proje kapsamında ilk aracın üretimi için 1986’da kollar sıvandı: ALVINN. Namı diğer ‘Autonomous Land Vehicle In a Neural Network’ (Nöral Ağlarda Otonom Kara Taşıtı) 1990’lara kadar test aracı olarak kullanıldı.

Otonom araç ALVINN geçtiğimiz günlerde, bu alanda çalışmalar yürüten iki mühendisin Twitter diyaloğuna konu oldu: Udacity’de açık kaynaklı bir otonom araç projesi yürüten Oliver Cameron ve bizzat ALVINN’e hayat veren otonom araç projesini yürütmüş olan Carnegie Mellon (CMU) profesörü Dean Pomerleau.

Cameron’ın öğrencilerinden birinin otonom araç çalışmasını paylaşmasının ardından, Pomerleau ona yapay sinir ağları ve derin öğrenme üzerine birkaç soru sordu. Ardından ALVINN’den bahseden profesör, aracın Apple Watch’tan 10 kat daha düşük işlem gücüne sahip olduğunu ve ALVINN’in işlemcisi bir buzdolabı boyutundaydı ve 5000 watt’lık bir jeneratör tarafından beslendiğini belirtti. Tüm bu dezavantajlara rağmen, ALVINN 90’ların başında 120km/h hıza ulaşabiliyordu.

ALVINN farklı bir yolda nasıl ilerlemesi
gerektiğini iki dakikada öğrenebiliyordu

Cameron, ordu tarafından fonlanan ve sekiz yıl boyunca geliştirilen ALVINN için bugünkü otonom araç teknolojilerinin babası diyor ve otomobilin kendi kararlarını vermesi için yapay sinir ağlarından faydalanmanın o dönem için müthiş inovatif bir yaklaşım olduğuna dikkat çekiyor.

Google’ın sürücüsüz otomobili konumunun bilincine varmak ve hareket etmek için 3B haritalara ihtiyaç duyarken, ALVINN 1989’da yapay sinir ağları ile haritalara ihtiyaç duymadan kendi kararlarını verebiliyordu. Cameron, bu iki yaklaşımın doğurduğu farkı şöyle özetliyor: “Yapay sinir ağlarına sahip bir aracı daha önce hiç görmediği ve bilmediği bir yere bırakırsanız, tıpkı bir insanın geçmiş tecrübelerinden yararlanarak kullanacağı teknikler ile yoluna devam eder.”

Profesör Pomerleau’nun ALVINN’de yapay sinir ağlarını kullanmasının sebebi ise tüm şartlarda çalışabilecek bir otonom sürüş teknolojisi geliştirmekti. Medium’da bir makale kaleme alan Cameron ise ALVINN’in başlı başına bir yazılım fenomeni olduğunu kabul ediyor ve çalışmaların çoğunlukla zamanın donanımlarının ilkelliği nedeniyle sınırlandığına dikkat çekiyor.

Google’ın sürücüsüz otomobil projesinin baş mühendisi Chris Urmson’ın eski bir CMU öğrencisi olduğunu ve bizzat Pomerleau ile birlikte çalışmış olduğu detayını da eklemekte fayda var.

1997 yılında yayınlanan yerel bir televizyon kanalı ALVINN’e ilgi göstermiş ve haber bülteninde vermiş. Aşağıdaki oynatıcıdan seyredebileceğiniz bültende, sürücüsüz otomobillerin trafik kazalarına ve yaşama etkileri üzerine geliştirilen argümanlar ile bugün Google, Uber, Tesla ve diğerleri tarafından tartışılanlar arasındaki benzerlik ise manidar.

Yazar Hakkında

mm

Girişimcileri, şirketleri, yatırımcıları ve profesyonelleri bir araya getiren geniş bir ekosistem olan İTÜ Çekirdek, kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe tüm sektörlere açık bir girişimcilik merkezidir.

Paylaşım
Close